Canlı Ağaçlar - Elif Sueda Avcı

 Canlı Ağaçlar

Günlerden cumaydı. Hakan, Mehmet ve Ulaş cuma namazı için camiye gidiyorlardı. Bu üç yakın arkadaş birbirlerinden asla kopmazdı. Küçükken bir parkta tanışmışlardı. Camiye giderken Mehmet'in aklına bir şey takılmıştı. Mehmet çok meraklı, zeki ve çalışkan bir çocuktu. Aklındaki soruyu arkadaşlarına sormaya karar verdi.

- Sizce ağaçlar yaşıyorlar mı?

Hakan bıyık altından gülmeye başladı. Mehmet, komik olanın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hakan:

- Tabi ki yaşıyorlar. Hatta cumaya onlar da geliyor.

Ulaş da gülmeye başladı. Mehmet küplere bindi. Mırıldanarak şunları söyledi:

- Ben de zaten neden size soruyorum ki...

Hakan kıkırdayarak:

- Tamam, tamam. Sinirlenme

Ulaş konuya açıklık getirdi:


- Dün öğretmenimizin anlattığı şeye takıldın sanırım. Evet, ağaçlar yaşıyor fakat konuşmuyor veya yürümüyorlar. Ağaçlar insan temiz bir nefes alabilsin diye oksijen üretirler. Aynı zamanda erozyon risklerini azaltır ve ayrıca insanoğluna fayda sağlayan besinleri, yani meyveleri de üretirler. Bir diğer özellikleri ise küresel ısınmayı azaltıp, güneş ışıklarının etkilerinden bizi korumaktır.

Hakan mahcup bir tavırla arkadaşına baktı. Şaşırmış bir hâlde:

- Vay be! Cansız sandığımız varlıklar bize oksijen üretiyorlarmış. 

Üç arkadaş konuşmaya dalmış yürüyorlardı. Hakan az ileri bakınca camiye yaklaştıklarını fark etti. Ulaş bileğindeki saate baktı:

- Eyvah! Beş dakika kalmış!

Çocuklar koşa koşa caminin avlusuna girdiler. Kan ter içinde kalmışlardı. Hakan, şadırvana gidip biraz su içti. Abdestlerini evde aldıkları için doğrudan camiye girdiler. İmam namaza hazırlanıyordu. Çocuklar hemen bir yer bulup orayı kaptılar. Cemaatle birlikte namazlarını kıldılar, namazdan sonra avluya tekrar çıktılar. Mehmet sanki maraton koşusundaydı... Hızlıca bir ağaç bulup dibine çöktü. Hakan ve Ulaş da Mehmet'in peşinden gittiler.

- Şu ağaca baksanıza, Yüce Allah ne kadar güzel yaratmış.

- Evet, çok güzel bir ağaç...

Mehmet yanında taşıdığı çantadan bir kalem ve kâğıt çıkardı. Ağaca bakarak kağıda bir şeyler yazıyordu. Ulaş ve Hakan, Mehmet'in ne yaptığını anlayamamıştı. Mehmet kâğıdı doldurur doldurmaz ayağa kalktı. Üç arkadaş evlerine doğru yürüdüler.

Ertesi gün Mehmet, okulda tahtaya çıktı. Cuma günü ağacın altında karaladığı kâğıdı eline alıp ağaçlar ile ilgili yazdığı şeyleri okudu. Bitirdikten sonra herkes onu alkışladı. Hakan ağzı açık şekilde Mehmet'i izlemişti. Mehmet yerine geçti. Ulaş sessizce:


- Vay bee... Ağaçlar hakkında bu kadar şey bildiğini bilmiyordum.

Mehmet de fısıldayarak yanıtladı:

- Doğa sana bir sürü şey fısıldar. Sen konuşmayı bildiğin gibi dinlemeyi de bilirsen onun sesi duyabilirsin. Onun fısıldadığı bilgiler de karanlık günlerinde yolunu tıpkı bir deniz feneri gibi aydınlatır...


                                                                                                                           Elif Sueda Avcı

Yorumlar

Yorum Gönder